1 Aralık 2013 Pazar

the broken circle breakdown

Zıt karakterde insanların birbirlerine aşık olması meselesi eskiden beri kafamı kurcalamıştır. Sonraları Nietzsche’nin bu konu hakkında denk geldiğim bir yazısı ile bende hafiften anlam kazanmıştı aslında. Fakat belki de bu konuda denk gelmiş olduğum tek düşünce olduğu için kendimi inandırmış da olabilirim. Alıntılamam için kitaptan bulmam gerek ki bu zor bir iş. Genel olarak düşünce; aşkın iki insan arasındaki uzaklıkları sevinç yoluyla aşmak üzere açığa çıkan bir his olduğuydu. Takdir edersiniz ki bu uzaklık arttıkça aşılacak mesafe de artacağı, belki böylece daha uzun bu hissin duyulabileceği sonucu dahi çıkartılabilir. İki insanın birbirini tamamlaması olarak da tanımlanır keza. Farklılıkların olduğu yerde de tamamlanacak çok şey var demektir. Ama genel kanıya göre birbirine yakın insanların âşık olabileceği, ortak noktası olan insanların paylaşacak çok şeyi olacağı şeklinde bir değerlendirme söz konusudur. Fakat çevremizdeki bunun aksine örneklere sıkça rastlarız. Diğer yandan yük olarak da addedebileceğimiz "kendi"ni, daha açık ifadeyle egoyu karşı cinse karşı geliştirilen bu tuhaf his ile birlikte bir köşeye bırakma durumu söz konusu. Tabi bu kişi ne kadar bizden başka bir pencereden bakıyorsa o kadar bu fonksiyon işlerlik kazanabilir.

Uzun bir giriş oldu ama umarım filmle bağlayarak hakkını verebilirim. Filmde zaten adı üstünde, çemberin anlattığı çok şey olduğunu düşünüyorum. Çemberin genel kanıya göre çağrıştırdığı döngüsellik ve kırık çemberin de şüphesiz bu döngüselliğin kesilmesi olarak değerlendirmek mümkün. Bağlamak gerekirse, farklı karakterde insanların birbirlerini tamamlaması bir tür çember gibidir. Bu öylesi ince bir çemberdir ki her an bir yerinden kırılıp dengenin altüst olabileceği, döngünün bir anda kesilebileceği endişesini de barındırır. İşte bu başlı başına bir aşk meselesi gibidir. Bu dengeyi sağlamak, bu yapıyı ayakta tutabilmek sahiden de aşkı daha da zor kılar ve şüphesiz daha da bir görkem kazandırır. Aşk görkem ister, o herkes için biricik histir.

Filmdeki iki karakter arasındaki zıtlıkları sanırım saymama gerek yok, o kadar çok ki. Hayat görüşlerinde ayrı düştükleri noktalar filmdeki ana diyalogları oluşturuyor zaten. Ama bu çemberi böylece kurmuşlardı. Tıpkı etrafımızda gözlemlediğimiz diğer benzerleri gibi. Fakat çocuğun ölmesinin çemberi dışsal bir faktör olarak kırdığı söylenebilir. Döngüsellik artık sona ermiş oluyor böylece. Tabi bunun çok ağır bir kırılma olduğunu söyleyebiliriz. Başka bir etken de olabilirdi, bunun pek bir önemi yok. Film zaten biraz da bundan sonra anlatmak istediğini anlatıyor gibi. Mesela “hastalıkta ve sağlıkta, ölünceye dek” mesajı göz önünde bulundurulursa, bu yeminin, her ne olursa olsun birlikte olabilmenin bir teminatı olması adına söylendiği düşünülebilir. Tabi burada neden böyle bir şeye ihtiyaç duyulduğu da sorgulanabilir. Bu ihtiyaca şöyle gerek olabilir ki; bunu birbirlerine söylemeleri yarı yarıya kendilerine de söylemeleri anlamına geliyor. Bu kırılma noktasından sonra ise artık hem kendilerine karşı hem de birbirlerine karşı başka söylemler açığa çıkıyor. Film buradan sonra adeta birbirlerinin yüzlerine kusmalarıyla devam ediyor. Artık ikisinin arasındaki içsel faktörlere yöneliyor ve bu kısmıyla ayrı düştükleri düşüncelerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Çember denge ister, eğer o bir kez kırılırsa geri kalan kısımlarını da yok edinceye kadar her şeyi geri sarmaya başlar.

Diğer yandan anlatımda da bir döngüsellik söz konusu. İki zaman çizgisinde ilerleyip çemberin kırıldığı noktada birbirine kavuşması gibi.

Aslında film birçok şey anlatıyor tabi ama ben kendimce daha önem verip anlam bulduğum bu kısmı üzerinde durmak istedim. İyi mi yaptım bilemiyorum.

Diğer yandan bluegrass’ın ne hoş bir müzik olduğunu da keşfetmeme vesile oldu. Bilakis belçika bluegrass'ı diye bişey varmış yani. Araştırıp bişeyler bulacağım. Sanırım filmde oynayanlar müzikleri gerçekten kendileri yapıyorlarmış. Hatta konser dahi veriyorlar galiba; http://www.thebrokencirclebreakdown.be/en/music/concert  Aktif müzisyenler yani.
Son olarak film tavsiyesi için negatife de buradan selam olsun.

Hiç yorum yok: