13 Ocak 2012 Cuma

kiss me kill me

Acayip bir aşk filmi. Bir kiralık katil ile sürekli intihar teşebbüsünde bulunup da başarısız olan bir kadının aşkı. Tanışmaları da zaten bu şekilde oluyor. Kadın kendini öldürtmek için kiralık katil tutuyor. Filmin en komik sahnelerinden birisi de burada cereyan ediyor; Kadın bakıyor ki adam kendisini öldürmeyecek, elinden silahı kapıyor. Adam vay be karıdaki cesarete bak şaşkınlığıyla öylece bakakalmışken, kadının silahı kendi kafasına dayadığını görüyor ve uçan tekmeyi basıp kendini öldürmesine mani oluyor. Fragmanda da görüldüğü üzere çok komik bir uçan tekme bu. Güldüm bu sahnede.

İşte böylece ilk görüşte aşk gerçekleşiyor gibi bir şey. Ama tabi bu iki karakter de çetin cevizler. Öyle hemen birbirlerine teslim etmiyorlar kendilerini. Olaylar olaylar. Bu tanışma sahnesini anlatmam filmi çekici kılmıştır zaten gerisi de aynı ekseriyetle devam edip gidiyor. Komik sahneleri, cinayetleri, hüznü filan ile hissiyatı çok karışık bir film. Diyaloglar oyunculuklar filan on numara. Zaten Kore yapımı ki sahiden iyi oyuncular var bu memlekette.

Diğer yandan düşündürücü yanları da yok değil. İnsanların hayatına son veren bir katilin, kendi hayatına son vermek isteyen bir kadına aşık olması zaten başlı başına düşündürücü. Adamın dediği “tüm insanlar aynı yaşar” ve “birisini öldürürken heyecan duymak” meselesi, yaşamak ve ölmek üzerine bir yapı kuruyor. Bunun tamamlayıcı unsuru da dile gelmeyen “insanları harekete geçiren muazzam enerji” oluyor. Herkes her şeyi aynı yaşıyor gibi görünse de, ve herkes yaşamını sadece ölümü hak ediyormuşçasına yaşıyor gibi görünse de, “herkesin yaşadığı kendine özeldir” durumuna bir geçiş var. Adam bunun ilk sinyalini futbol topu sahnesinde veriyor. Hayatı olağan akışına bırak mesajı verecek bir adam değil zira. Diğer yandan da bir arkadaşının sıradan bir tavsiyesine uyup, onca saat koynunda taşıdığı o çiçeği de kadının suratına öfkeyle çarpması var. Yaşadığı hisleri son derece sıradan, bayağı addetmiş bir kere; özel bir tarafı olduğunu hissettiği an öfke duyuyor. Diğer yandan kadının da bağları çözülüyor. Kadının zaten muzdarip olduğu bir mevzu, haliyle biraz çivi çiviyi söker durumuna geliyor. Adamı normal bir yaşama çekmeye çalışması, şüphesiz ki adamın bu hayatın sıradanlığına doğru evrilişi etkili oluyor. Araba yıkama sahnesinde de artık dile geliyor adam.

Yıkanan bir arabanın içinde bulunmak olayı bana da çok romantik gelmiştir hep. Filmin en romantik sahnesini yıkanan bir araba içinde çekmek iyi fikir. Gerçi bunu amerikan sineması yıllarca kullandı ama yine de romantik yani. Amerikalıları sevmiyor olmam bunu değiştirmez. 

Çok uzadı yazı insanlar okumayacak. Bu kadar yeterli zaten bu film için.
 
bu da fragmanı

4 yorum:

nomen dedi ki...

Yang Jong-hyun'un bu filminde mizah dolu diyaloglar olduğunu anımsadım; "Ben senin intihar asistanın değilim, kendi işini kendin gör" nevinden bir başlangıç kalmış aklımda.

Hem güldüren hem de farklı sinema diliyle zaman zaman hüzünlendiren hoş bir film sahiden.

O kadar dozunda özetlemişsiniz ki; izlemeyen birinin merak etmemesi, aynı zamanda fikir sahibi olmaması imkansız.

Çok beğendiğimi söylemek isterim, elinize sağlık.

alter ego dedi ki...

Teşekkürler nomen.

Sizin kesin izlemiş olduğunuzu düşünmüştüm. Tahminim doğru çıktı :)

... dedi ki...

Filmi çook merak ettim, en kısa sürede izlicem. Yukarıdaki belgesel de öyle, o da süper bir yazı olmuş. Aşağıdaki kitabı da zamanında sahaftan almıştım. Görünce, "şimdi görüşmediğim bir arkadaşımda" kaldığını hatırladım. Üzüldüm. Bugün toplu okuma yaptım da blogunda ondan böyle oldu kusura bakma artık^^

Çok uzadı bu yazı okunmayacak hastalığını son yazıda çözmüşsünüz sanırım ama ben de söyleyeyim tam olsun: SAÇMALAMAAA:D

alter ego dedi ki...

film güzel joy, izlemeni tavsiye ederim yani. belgesel ise can sıkıcı onu tavsiye edemem aslında. daha dün internetten tanıştığım birkaç fizikçi ile bu küresel ısınma mevzularını konuştuk da. (tabi benim fizikçilerle filan ne işim varsa artık) ben ölcez ulan, sonumuz gelmiş filan diye feryat ediyorum adamlara tabi. adamlar da gayet geniş. olan oldu biten bitti bu saatten sonra kurtuluş yok günü yaşa filan gibi tavsiyelerde bulundular sağ olsunlar. ben nasıl olur ya, hele siz nasıl düşünürsünüz böyle filan derken adamlar amma da sıkıcı herifmişsin ya filan diye trip bile attılar. düşünme böyle şeyleri artık her şey bitti düşünecek bir şey kalmadı filan dediler.

sırf bu adamlar yüzünden ben de artık bu küresel ısınma mevzusuyla ilgilenmeyeceğim artık. olan olmuşsa ne canımı sıkayım şimdi arkadaş. sen de izleme boşver :)