24 Ağustos 2011 Çarşamba

seçtiğim şiirler

bugün kütüphaneden varlık dergisinin hazırladığı 75. yıl antolojisini kiraladım. bu kitabı ne zamandır alacağım fakat ya denk getiremiyorum ya denk geldiğinde param olmuyor. kütüphane sağ olsun iki sorunu da çözdü :) fakat kitaptan soğudum ve artık almayabilirim. çünkü hatalarla dolu. bazı şiirlerde satırlar atlanmış, bazılarında yanlış yazımlar yapılmış. mesela behçet necatigil'in "sevgilerde" şiiri olmuş "sevgilerle". daha sonra; ne içindeyim zamanın şiirinde "rüzgarda uçan tüy bile" olmuş "rüzgarda uçan yaprak bile". internetten teyit edince ortaya çıktı. buraya ekleyeceğim 5 şiirin 2 sinde hata varsa daha kim bilir ne hatalarla dolu bir kitaptır. neyse artık...

hazırlandın diyelim

hazırlandın diyelim bir yolculuğa
"bu,yalnızlığıda olabilir"diyor birisi
dayanıklımısın bakalım
silahın nedir
ilkin asfalt ve beton
bir bakarsın önün ardın su kesilir
yüzme de bilmezsin ayrıca

"çocuklukdan kalma şeyler bunlar"
diyor matrağa düşkün biri
"nasıl olsa yenilir"
Oysa kavradığım herşeyin adını bilmek
biraz bunaltıyor beni
örneğin bir atom santrali projesi
Hollanda daki bir caz konseri
ölececeğimi biliyorum nasıl olsa
ama gölgemi önüme düşürüyor
güneş önümden gelirken
şaşırıyorum gövdemi

matrağa alışkınım aslında ama
ille kayayı delen incir,
suları aşan gemi!
"turgut uyar"


uzun koşu

Sana yeni ulaşan şimdi, eski bir bakışdan gelmedir.
Onun gözü senden öncedir, bir yalnız kalışdan gelmedir.
Senin şimdi duyduğun sıcak yaşamını onaran bu ses,
Çok ölümlü savaşlar kadar zorlu bir yarışdan gelmedir
"özdemir asaf"


ne içindeyim zamanın

ne içindeyim zamanın,
ne de büsbütün dışında;
yekpare, geniş bir anın
parçalanmaz akışında.

bir garip rüya rengiyle
uyuşmuş gibi her şekil,
rüzgarda uçan tüy bile
benim kadar hafif değil.

başım sükutu öğüten
uçsuz bucaksız değirmen;
içim muradına ermiş
abasız, postsuz bir derviş.

kökü bende bir sarmaşık
olmuş dünya sezmekteyim,
mavi, masmavi bir ışık
ortasında yüzmekteyim.
"ahmet hamdi tanpinar"


gençlik böyledir işte

içimi titreten bir sestir her gün.
saat her çalışında tekrar eder:
"ne yaptın tarlanı, nerede hasadın?
elin boş mu gireceksin geceye?
bir düşünsen... yarıyı geçti ömrün;
gençlik böyledir işte, gelir gider;
ve kırılır sonra kolun kanadın;
koşarsın pencereden pencereye."

ah o kadrini bilmediğim günler,
koklamadan attığım gül demeti,
suyunu sebil ettiğim o çeşme,
eserken yelken açmadığım rüzgâr!
halbuki sular batıya meyleder,
ağaçta bülbülün sesi değişti,
gölgeler yerleşiyor pencereme;
çağınız başlıyor ey hâtıralar!
"cahit sıtkı tarhancı"


sevgilerde

sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.

bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı.
"behçet necatigil"

bugün okuduğum kadarıyla bu kadarını seçtim. yarın devamını getireceğim...

Hiç yorum yok: