27 Haziran 2010 Pazar

the dreaming tree

kabuksuz kaplumbağa

Sabah ölmek isteğiyle uyanmak o kadar olağan bir durum oldu ki artık sadece uykusunu alamayan bir çocuk gibi mızmızlandığım şu hayat da ne kadar manasızsa ölmek de manasız olmalıydı ki hayata neresinden dokunduysa artık yaşamını ölümünden beter yadsıyarak neyin içinde neyi sürüklemeye çalıştığına bir anlam veremediğim şu boşluğun içinde süzülürken bir enginlik bulmuştum ve doğrulup boşluğa şunu sordum: ben mi kabuk tutmuyorum yoksa ben bir kabuk muyum boşluğunun?